İslam Kardeşliğinin Emniyet Sübabı Laikliktir [Ömer Sağlam]



Hangi İslam Barış ve Kardeşlik Dinidir?
Bu ülkede Diyanet teşkilatına bağlı din adamları ve dini siyaset aracı haline getiren politikacılar başta olmak üzere; bazı kesimler, "İslam Barış ve kardeşlik dinidir" lafını ağızlarından düşürmezler. Bu konuda "Müminler ancak kardeştir"(Hucurât/10) ayeti de dayanak noktalarıdır.

Oysa ayette açıkça görüleceği üzere; "Müslümanlar ancak kardeştir" değil, "Müminler ancak kardeştir" denilerek kardeşliğin sınırı çok daha geniş tutulmuştur. Müminliği, Müslümanlıkla sınırlı tutsanız bile bu sefer karşımıza çıkan soru şudur; "hangi İslam barış ve kardeşlik dinidir?" Hicri Muharrem ayı gelince Müslümanların bir kısmı, dini saiklerle ve sevap kazanma düşüncesiyle Matem Orucu tutarken, cinsel birliktelik ve et yemekleri dahil kendisine birçok dünya nimetini yasaklayarak acıya ortak olurken, bir kısmı da yine dini saiklerle ve sevap kazanma amacıyla birçok dünya nimetini bir araya getirip birbirine Aşure ziyafeti çekiyorsa, burada İslam kardeşliğinden asla söz edilemez.

Öyle ya; madem İslam barış ve kardeşlik dinidir, şu halde Afganlılar, neden küffarın uçaklarının kanadına, kuyruğuna ve tekerleklerine yapışarak ve uçak kalktıktan sonra yere düşüp ölmeyi göze alacak derecede Taliban İslamından kaçıyorlar!

Türkiye'ye gelecek olursak;
Bu ülkede doğru İslam'ı kim yorumlayacak? "Yolsuzluk hırsızlık demek değildir" ve "Zarar-ı âmmı defiçün zarar-ı hâs ihtiyar olunur" şeklindeki Mecelle hükmünden hareketle "kamunun menfaati için özel menfaatler göz ardı edilebilir" anlamında fetvalar verdiği için tepki çeken Prof. Dr. Hayreddin Karaman mı?

"İslamın Kızları, sizin anneleriniz burnunu göstermekten bile hicap duyardı" diyerek sporcu

kızlara açıklık eleştirisi yönelten İhsan Şenocak mı?

Ayasofya'nın ibadete açılış günü okuduğu hutbede Ayasofya'yı müze yapanlara "Zalim"

imasında bulunduğu iddia edilen Prof. Dr. Ali Erbaş mı?

"1921 ve 24 anayasalarında devletin dini İslam’dı ve laiklik yoktu. Cumhuriyet fabrika

ayarlarına dönsün" diyerek rejimle kavgalı olduğunu açık eden Prof. Dr. Mehmet Boynukalın

mı?

Ne idüğü belli olmayan ve halen yürürlükte bulunan Tekke ve Zaviyeler Kanunu'na rağmen

harıl harıl faaliyetlerini sürdüren ve her biri birer holding haline gelen tarikatların şeyhlerini

ve cemaatlerin liderlerini saymıyorum bile!

Esasen "İslam" kelimesine getirilen tanımda bile "barış" ve "kardeşlik" kavramlarını ortadan

kaldıran sakatlıklar bulunmaktadır.

Bir internet sitesinde "İslam" kelimesi şöyle tanımlanmıştır:

"İslâm, Arapça bir kelimedir. Kökü 'barış' anlamına gelen 'silm (selm)' kelimesine dayanır"

denildikten sonra "Sözlükte itaat etme, boyun eğme anlamına gelir. Herhangi bir zorlama

olmaksızın gönülden ve içtenlikle Allah’a itaat etmek, O’na teslim olmak, emir ve yasaklarına

kayıtsız şartsız boyun eğmek demektir"(1) denilmektedir.

Zaten bütün problem de o emir ve yasakların tespiti ile onlara uyma konusunda çıkmıyor mu

İslam dünyasında?

Afganistan Kardeş Ülke midir?

Taliban sözcüsü Suhail Sahahen (Yandaşlar Süheyl Şahin diyerek sevimli hale

getiriyorlar) A Haber Kanalı'na bağlanarak, "Türkiye Kardeş Ülke" demiş.

Evet, Afganistan belki bizim için kardeş ülkedir.


Ancak bizimle kardeş olan Afganistan, Taliban Afganistanı değil, Amanullah Han

Afganistanıdır.

Zira biz, daha yukarıda ismi geçen yerli zevatın savunduğu İslam'ı savunanlarla tam

olarak kardeş olmayı başaramamışken, Taliban İslamını savunanlarla nasıl kardeş

olacağız?

Çünkü aynı Suhail Shaheen'in dediğine göre: "Taliban olarak kadın haklarına saygı

göstereceklermiş. Politikaları, bütün kadınların eğitime ve işe erişimi olması, hicab

takması yönünde olacakmış. Burka, tek seçenek değilmiş. Kadınların evden yalnız

çıkmalarına izin verilecekmiş, idam, recm veya uzuv kesme gibi katı şeriat kurallarının

uygulanması mahkemelere bırakılacakmış.”

Yani, bir anlamda demek istiyor ki Taliban sözcüsü: Kafalar gelişigüzel değil, özel

mezbahalarda uzman kasaplarca kesilecek!

Zira Taliban'ın kuracağı mahkemelere, çağdaş anlamda mahkeme denilebilir mi?

Biz bu zihniyet tarafından yönetilen bir ülke ile nasıl kardeş ülke olacağız peki?

Afganistan Afganistanlılarındır!

Cumhur İttifakı'nın minik ortağı Vatan Partisi'nin Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek "Taliban,

Mustafa Kemal Paşa'nın Türkiye'de yaptığı gibi Afganistan'ın kurtuluş savaşını başardı"

demiş.

Doğu Perinçek'in bu tür çıkışlarına alıştık artık.

Herkesten farklı bir şey söyleyecek ki; gündeme gelebilsin!

Evet, bize göre de Afganistan, Afganistanlılarındır.

Yönetenler Peştun olmuş, Tacik olmuş, kime ne?

Kim yönetirse yönetsin.

Bu açıdan bakınca, yani yabancı güçlerin ülkeden kovulması anlamında Perinçek haklı.

Ancak kıyaslaması ve benzetmesi yanlış.

Çünkü benzetmesinde kullandığı olaylar ve kişiler taban tabana zıttır.

Atatürk, düşmanı kovdu ve medeni bir sistem kurdu/kurmaya çalıştı.

Milletin fertlerini kul olmaktan kurtarıp en azından kağıt üzerinde de olsa eşit yurttaşlar yaptı.

Taliban ise kendi insanına zulmeden, onu asırlar gerisine götüren, kul seviyesine düşüren bir

sistem inşa etmek için uğraşıyor!

Ayrıca Taliban, taşeron örgüt görüntüsü vermektedir.

Dahası BM'ye göre Taliban, bir terör örgütüdür!

Atatürk, işgalcilerle 3 yıl boyunca kelle koltukta ve milletiyle birlikte çarpışarak kurtardı

ülkeyi; oysa Taliban Afganistan'ı kansız kavgasız 45 gün gibi kısa bir sürede teslim aldı

ABD'den!

Bize göre Taliban, tam anlamıyla kurucusu/kurdurucusu ABD'nin güdümüne girmiş bir

örgüttür artık!

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, ülkemizin menfaatleri için Taliban'la da görüşebileceklerini ve

bu konuda pragmatist davranacaklarını söylüyor.

Ülkemizin menfaatleri için elbette böyle alması gerekir.

Ancak ülkemizin menfaatleri için Suudi Arabistan, Pakistan ve BAE dışında hiçbir ülkenin

tanımadığı ve BM ve birçok ülke tarafından terör örgütü olarak kabul edilen(2) Taliban'la

görüşmeye teşne iken, ülkemizin menfaati için, dünyaca meşruiyeti tanınmış olan Suriye'de

Beşar Esat ve Mısır'da El Sisi ile görüşmeyi reddetmek bir çelişkidir diyeceğiz ama bereket

versin, galiba Esat ve El Sisi yönetimleriyle alt düzeyde de olsa görüşmeler başlatılmış

bulunmaktadır.

Bu iyi bir gelişmedir...

Kızma Birader!


Devletin resmi yayın organı TRT'nin ve yandaş medyanın "Abdulgani Birader"

diyerek sevimli hale getirmeye çalıştığı, Doğu Perinçek'in de Atatürk'le kıyasladığı,

oysa lakabı "Kasap"(3) olan Abdul Ghani Barader, 20 yıllık sürgün hayatının bir

bölümünü geçirdiği Katar'dan hususi uçakla Afganistan'a dönmüş ve Taliban'ın

zuhur ettiği, daha doğrusu eniştesi Molla Ömer ile birlikte Taliban'ın tohumlarını

ektikleri Kandahar'da tantanalı Törenlerle karşılanmış.

Barader'e, Afganistan'ın yeni lideri ya da yeni yönetimde etkili görevlerden birisini

üstlenecek kişi olarak bakılıyormuş.

Gelin şimdi bu görüntüyü hep birlikte okuyalım...

Katar dediğiniz ülke, 11.571 km. karelik yüzölçümü ile bizim Konya'nın 1/3'ünden bile

küçük kıytırık bir emirlik ve bu emirlik, muhtemelen körfezdeki diğer Emirlikler gibi

İngiliz derin devleti tarafından yönetilmektedir!

Çünkü bu emirlikler, İngiltere'nin 1970'li yılların başında Basra körfezinden

çekilmesinden sonra oluşmuşlardır!

Bir başka söyleyişle, Basra körfezindeki şeyhlik ve emirlikler, temeli İngiltere

tarafından atılan politikaların günümüzdeki uygulayıcısı ABD'nin kucağında oturan

devletçiklerdir!

Katar da bu emirliklerden birisidir.

Yani ABD, isteseydi Barader'i ortadan kolayca kaldırabilirdi değil mi?

Ancak kaldırmadı!

Neden?

Nedeni şu:

Afganistan'ın geleceği ile ilgili görüşmeler nerede yapıldı?

Katar'ın başkenti Doha'da.

Demek ki; bu görüşmeler Doha'daki Taliban lideri Barader ile yapıldı ve taraflar

Afganistan'ın, çatışma olmaksızın Taliban'a teslim edilmesi konusunda anlaştılar ve

bu anlaşma uyarınca Taliban, hiçbir direnişle karşılaşmadan 45 gün gibi kısa bir

sürede Afganistan'da yönetimi kolayca ele geçirmiş oldu!

Zaten ABD Başkanı Bıden, hatta Barader bile şaşırmış bulunuyorlar bu duruma.

Bıden, "Biz bu işin yılsonu gerçekleşmesini bekliyorduk" diyerek şaşkınlığını, Barader

ise "Bu kadar kısa sürede gerçekleşmesini beklemiyordum" diyerek sevincini dile

getirmiştir.

Yani, Taliban Doğu Perinçek'in dediği gibi, Afganistan'ı savaşarak değil, muvazaalı

bir anlaşma ile teslim almıştır ABD'den!

Zaten açık kaynaklarda bulunan bilgiler de bu yönde(4).

"Katar'da sürgünde olan Taliban lideri Molla Abdulgani Birader 2010'da tutuklanmıştı.

Ancak Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın ricası üzerine barış müzakerelerinde yer

alabilmesi için 2018'de serbest bırakılmıştı.(5) 3 yıl önce Pakistan hapishanelerinden ABD

isteğiyle salıverilen Abdulgani Birader, tarihler 16 Ağustos 2021'i gösterdiğinde kendini yeni

kurulmuş Afganistan İslam Emirliği'nin ilk lideri olarak buldu.... Obama tutuklattı, Trump

serbest bıraktırdı...Birader'in her yerinden ABD kokuları geliyor." diyor kaynaklar(6).

*

Peki Barader'in Katar'dan Afganistan'a dönüşü size neyi hatırlatıyor?

1979 yılında Humeyni'nin sürgünde yaşadığı Paris'ten Tahran'a dönüşünü değil mi?

Yani plan, aynı plan ve bu planların tamamı batıda yapılıyor.

Bu planın tutmadığı tek ülke Türkiye oldu ve Atatürk ilke ve inkılaplarına, laik

Cumhuriyete bağlı TSK unsurlarının engellemesi sayesinde FETÖ elebaşı,

Pensilvanya'dan özel uçakla Ankara'ya gelemedi!

Hevesi kursağında kaldı bu dinci terörist başının!


Barader, eğer Türkiye'ye açıkça düşmanlık yapan ve Taliban'ı tanıyan üç ülkeden

birisi olan BAE'de bulunuyor olsaydı, yani Abudabi'den Kandahar'a gitseydi hiçbir şey

diyemezdik.

Ancak adam, sözde Türkiye'nin dostu olan ve Türkiye'de, geniş arazilerden

bankacılık sektörüne ve Tank Palet fabrikasına varıncaya kadar birçok ekonomik

yatırımı bulunan, Cumhurbaşkanına 450 milyon dolarlık uçak hediye eden Katar'dan

Kandahar'a uçuyorsa bizim "Hımmm" diyerek biraz düşünmemiz gerekmez mi?

Üstelik "Türkiye'nin Taliban'ın inancıyla ters bir yanı yok!" özdeyişi ortadayken!

Peki sözde Afganistan'ın seçilmiş devlet başkanı Eşref Gani, iddiaya göre

çaldığı paralarla (Afganistan'ın Duşambe Büyükelçisine göre 169 milyon dolar)

nereye kaçtı?

Taliban yönetimini tanıyan üç ülkeden birisi olan BAE'ne!

Yani Afganistan'ın seçilmiş meşru Cumhurbaşkanı olan ve bu sebeple Afganistan'da

bizim de muhatabımız olan Eşref Gani, Taliban'ı tanıyan ve bize düşman olan

BAE'ne kaçarken, bizim henüz meşruiyetini tanımadığımız Taliban yönetiminin lideri

kabul edilen Abdulgani Barader, güya dostumuz Katar'da yaşıyordu ise ve Katar'dan

Kandahar'a uçtu ise bizim gerek Afganistan ile ilişkilerimizde, gerekse başta Katar

olmak üzere Arap ülkeleriyle olan ilişkilerimizde oturup bir kere değil, bin kere

düşünmez gerekmez mi?

Arap ve İslam ülkeleriyle olan ilişkiler ortak dini inançlar ve ham hilafet hayaliyle değil,

tıpkı medeni dünyanın diğer ülkeleriyle olduğu gibi karşılıklı çıkarlara dayalı olarak

yürütülmek zorundadır.

Yoksa tıpkı bir asır önce olduğu gibi Türk Milleti, elindeki ekonomik ve beşeri

sermayeyi yitirmiş vaziyette tığ teber şahı merdan kalır ortada.

Araplar da bize "Etrak bi İdrak" demeye devam ederler!

İslam Kardeşliğinin Emniyet Sübabı Laikliktir

Hz. Peygamber dönemi de dahil olmak üzere; devlet ve toplum yönetiminin Şeriat

kurallarına göre dizayn edildiği bütün zamanlarda Müslümanlar üzüntü ve kederlere

gark olmuşlardır!

Peygamberin hayatını inceleyin; hemen bütün hayatı, savaşlarla ve hüzünlere

geçmiştir.

Hatta Mekke'deki hayatının bir dönemi, "Hüzün Dönemi/Hüzün Yılları" olarak

adlandırılmaktadır.

Anlaşılıyor ki; İslam Peygamberi, en yakınındakilere bile İslam'ı anlatmakta ve

uygulamakta sıkıntılar yaşamıştır.

Allah'ın koyduğu "Dinde zorlama yoktur" ve "Sizin dininiz size, benim dinim

bana“şeklindeki temel ilkeler, Müslümanlarca yeterince idrak edilememiştir ki; bu

temel ilkeler, aslında Laikliğin İslam'ın özünde zaten var olduğunu göstermektedir.

Eğer bu dediklerimiz yanlış olsaydı, Peygamberin vefatından henüz çeyrek asır bile

geçmeden aralarında sahabelerin de bulunduğu 80 bini aşkın Müslüman (Cemel ve

Sıffin savaşlarında) birbirini doğramaz, Peygamberin damadı Ali ile eşi Ayşe karşı

karşıya gelmezdi!

Hilafet makamı, darbelerle ve oldu bittilerle ele geçirilmez, halifeler suikastlara kurban

gitmezdi!

Gerçi aynı durum diğer bütün dinler için de geçerlidir ve "LAİKLİK" kavramı, zaten

batıda işte bu sebeple geliştirilmiştir.

Dinsel çatışmaların önüne geçmek için laiklik önemlidir ve devlet yönetiminde bu

temel ilke hiçbir şekilde yıpratılmamalıdır.


Yabancıların Atatürk'e yaptıkları övgüleri, iddiaya göre tercüme ettirmemek yerine(7),

tam aksine yüksek sesle tercüme ettirmek gerekir.

Türkiye, İslam dünyasında, toplumsal çatışmalardan uzak bir şekilde hüküm

sürüyorsa bunu Atatürk'e ve Laiklik başta olmak üzere; onun devlet ve toplum

yönetimine egemen kıldığı ilkelere borçluyuz çünkü...




Ömer Sağlam Araştırmacı Yazar-Şair 20.08.2021


1-https://diyanet.nl/dinimiz/islamin-temel-sartlari/
2- https://www.timeturk.com/genel/taliban-lideri-kimdir-taliban-lideri-molla-abdulgani-birader-kimdir/haber-1697783
3- https://www.yenicaggazetesi.com.tr/taliban-lideri-baradar-ve-iran-dini-lideri-humeyni-arasindaki-baglanti-cok-konusulacak-469552h.htm
4- https://www.cnnturk.com/dunya/45-gunde-ulkeyi-ele-gecirdiler-talibanin-4-atlisi &https://www.superhaber.tv/afganistanin-yeni-lideri-abdulgani-birader-kimdir-haber-353266
5- https://www.youtube.com/watch?v=llX-1pnNEkA
6- https://www.superhaber.tv/afganistanin-yeni-lideri-abdulgani-birader-kimdir-haber-353266
7- https://t24.com.tr/haber/cumhurbaskanligi-tercumanindan-ataturk-sansuru-etiyopya-basbakani-nin-ataturk-u-ovdugu-sozler-ceviride-yer-almadi,973049

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN